Englisch | Türkisch | |
---|---|---|
Phrasals | ||
Phrasals | brave out v. | cesaretle karşılamak |
Phrasals | brave out v. | idare etmek |
Phrasals | brave out v. | durumu iyi yönetmek |
Phrasals | brave out v. | göğüs germek |
Phrasals | brave out v. | cesurca davranmak/durmak |
Phrasals | brave out v. | dayanmak |
Phrasals | brave out v. | yıkılmamak |
Phrasals | brave out v. | ayakta kalmak |
Phrasals | brave out v. | sağlam durmak |
Englisch | Türkisch | |
---|---|---|
Phrasals | ||
Phrasals | brave something out v. | cesurca dayanmak/üstesinden gelmek |
Colloquial | ||
Colloquial | brave it out v. | tehlikeyle/zorlukla yüzleşmek |
Colloquial | brave it out v. | tehlikeyle/zorlukla yüzleşme cesareti göstermek |
Colloquial | brave it out v. | tehlikeyi/zorluğu cesaretle karşılamak |
Colloquial | brave it out v. | tehlike/zorluk karşısında cesaretini kaybetmemek |
Colloquial | brave it out v. | tehlike/zorluk karşısında cesur olmak |
Colloquial | brave it out v. | (uygunsuz bir duruma rağmen) kasıla kasıla/kurum kurum kurumlanarak yapmaya devam etmek |
Colloquial | brave it out v. | işi pişkinliğe vurmak |
Colloquial | brave it out v. | işi yüzsüzlüğe vurmak |
Colloquial | brave it out v. | işi arsızlığa vurmak |